
Komşu ülkelerde yaşanan insani krizlerin bir sonucu da uluslararası koruma ihtiyacı içindeki kişilerin sığınma amacıyla ülkemize varışlarıdır. Ülkemiz, uluslararası hukuk ve ulusal mevzuatımızın çerçevesinde zulüm riski sebebiyle ülkelerine dönemeyen geçici koruma altında 3,5 milyon Suriye vatandaşı ve diğer milletlerden uluslararası koruma başvuru ve statü sahibi 318.000’in üzerinde kişiye koruma sağlamış bulunmaktadır.
Bu kişiler kendileri için kalıcı çözümler bulunana kadar kendilerine tanınan farklı hukuki statüler altında ülkemizde bulunuşları devam ederken gündelik hayatta farklı hukuki sorunlarla karşılaşabilmektedir.
Bu kişiler, boşanma, aile içi şiddet, iş kazaları vb. hayatlarını doğrudan etkileyebilecek hukuki uyuşmazlıklara taraf olduklarında ve kendi haklarında verilen idari kararlara itiraz haklarını kullanmak konusunda hukuki yardıma ve adli desteğe erişim konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.
Çoğu maddi imkânsızlık içerisinde hayatını zorlukla kazanan bu kişilerin, tarafı oldukları uyuşmazlıklarda yargılama giderlerini ve avukat ücretlerini karşılayabilmeleri büyük oranda imkânsız olmakla birlikte karşılaşılan pratik zorluklarsa dil engeli ve adli yardım ve ilgili mekanizmaların varlığından haberdar olunmamasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Bu hakkın hayata geçirilmesi kişinin ırkına, dinine, siyasi görüşlerine göre engellenemez. Herkesin savunulmaya hakkı vardır ve herkes bir gün savunulmaya ihtiyaç duyabilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre kişiler “kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek” hakkına sahiptir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu farklı statülerde bulunan yabancıların idari işlemlere karşı yargı yoluna başvuranlarında, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara, talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanacağını belirtmektedir.
Avukatlık Kanunu’nun 176. maddesi kapsamında “Adlî yardım, avukatlık ücretlerini ve diğer yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayanlara bu Kanunda yazılı avukatlık hizmetlerinin sağlanmasıdır.”
Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan hakların hayata geçirilmesi için Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile verilen görevleri yerine getirmek amacıyla Avukatlık Kanunu’nda yer alan sorumlulukları çerçevesinde ülkemizde bulunan bireylerin adalete erişimleri amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.
Diğer yandan, adli yardım bütçelerinde yaşanan düşüş ve adli yardıma artan talep bu konuda Barolarımızın desteklenmesi gereğini dikkate getirmektedir. Bu koşullar altında, kanunen vatandaşlarımız ile aynı adli yardım bütçesinden yararlanması öngörülen, uluslararası koruma başvuru sahipleri, statü sahipleri ve geçici koruma yararlanıcılarıyla vatansız kişilerinadli yardıma erişimlerinin sağlanabilmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile iş birliği halinde Türkiye’de Uluslararası Koruma Statü/Başvuru Sahibi Kişiler ile Geçici Koruma Altındaki Kişilerin Adalete Erişimlerinin Desteklenmesi İş Birliği 2018 tarihinde hayata geçirilmiş ve devam etmektedir.
Bu proje kapsamında entegrasyon veya başka bir benzer amaç altında çalışma yürütülmemektedir. Projenin kapsamında adli yardım alan kişilerin ülkemizde vatandaşlık alması vb. bir hedefi veya bu yönde çalışmaları bulunmamaktadır.
Ülkemizde kimin hangi statü ile kabul edileceğine ilişkin keyfiyet Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili makamlarına aittir. Projenin içeriği kişilerin kanunun emrettiği durumlarda adli yardım kapsamında avukatla temsil edilmesini sağlamaktan ibarettir.